23 Eylül 2014 Salı

Guzel seyler olmus haberim yokken.

Hayal kirikligina ugramistim aslinda bu sene. Onem vermedigimi iddia ettigim dogum gunumu harbiden pek onemsiz gecistiren en kiymetli bi kisiden oturu. Ama bugun guzel uc sey olmus. Serminim benim canim saskin leylam bana taaa ordan cicek gondermis! Ve de kart tabiki icinde kendi canim notuyla. Nasil gonderdigi muhim degil, yapmis ya! 

Diger guzel sey ise uzun bi suredir iletismedigimiz cocukluk arkadasimin artik iletisime gecmesi. Istatistige vuracak olursak soyle 3-4 haftaya bir ruyamda goruyorum desem yalan olmaz. Uyaninca da hala limoni (ya da her ne idiysek) oldugumuzu gorup moralim bozuluyordu. En son ben aradim, iki cocugum oldu bi tebrik bile etmedi vs vs deyu heralde biz bittik diyodum dogrucasi ya. Sevindim. Gercekten. Bunu paylasacak birilerini ariyorum etrafimda. Bulamadim. Bu da aci yani. 

Her neyse. 

Ucuncu guzellikse cok can, cok tatli, en benim Gultumden ve papatya kardesinden. Ozel notlari buraya koymiciim tabikisiii :D ama papatya kardesin benim icin hazirladigini buraya koymazsam catlarim! :)) 


 Hepiniz iyi ki varsiniz. 

 Iyi ki yazmak da var. 

22 Eylül 2014 Pazartesi

Yirmisekizinci dogumgunumun en sevdigim ani

Pazar sabahi manikur, cilt bakimi vs diye tutturup kuafore gittik minik gorumcem Fatima'yla. Cikista boyle tatli bi surpriz hazirlamis :) 
Bunlar arabanin surucu koltugunun penceresine yapistirilmis post-itler, uzerlerinde Fatimaca iyi ki dogdunlar yazili! Pazar sabahi bakimi da hediyemmis. Sevdim cok. Hediye dedigini bence sen secmezsin, veren kisinin azicik boyle kafa kullanmasi gerek dimi ya? (Saygideger esime atfen. Birileri bunu Ingilizce'ye cevirip ona aktarabilir.) 

Bu arada Fatima'dan baska gorumcem de yok ;)

Selam Dünyalılar!

İyi geceler dünya. Yahut dünyanın Türkçe bilenleri. Aslında sabah olacak 1 saat sonra. Bu nadide ilk yayınımı yapıp yatayım değil mi? Olur.

Dün benim doğum günümdü. 29'dan gün almaya başladım matematiksel olarak. Kendime doğum günü hediyem olabilir bu blog mesela. Canım sıkıldıkça (hmm o kadar sık yazamam!) ya da bebekler uyudukça (bu daha makul) yazarım o zaman.

Öğüt almayı sevmiyorum. Kim sever ki dimi?? Yok ya da gereksiz yere olanını sevmiyorum. Mesela "telefonunu daha az kullan, X de daha az kullanır böylece" demek bence manasız. Evde benden başka telefon kullanan beş kişi daha var.

Hamam böceklerini de sevmem. Biliyorum, onlara kucak açan yok.

Cuma günü ikinci yirmilik dişimi çektirdim. Hala hiç bir müdahale yapılmamış gibi acı çekiyorum. Kana kana su içmenin (normal günlerde) büyük nimet olduğunu anladığım günlerdeyim vesselam.

Kendimi tanıtmalı mıyım? Kime yazıyorum bunları? Tee küçükken bi yerlerde okumuştum (hatırladım, Çalıkuşu'ndaydı), insan tuttuğu günlüğü bir gün O kişi okusun ümidiyle yazarmış falanmış. Benim O kişim Türkçe bilmiyor! O yüzden bence ben sadece içimi döküyorum. Arada bilgiçlik de taslayabilirim, iki yıllık annelik tecrübem var ya :) Bilmem bakıcaz artık..

Bu seferlik bu kadar yeter. Elimle yazsam daha eğlenceli olurdu. Artı kasmazdım birilerinin okuma ihtimali var deyu. Evde Türkçe bilen olmadığı için düşüncesizce yazabilirim. Ama dünya evden biraz daha büyük.

Meğer ne gevezeymişim kafamın içinde. Herkes de öyle midir? Ben şu an çok gevezeyim. Hele de geceleri. Hele de bu biri kocaman ikisi minnak böcekler uyurken. N'apalım onlar beni çok ka'le almıyorlar, ben de burda bildiğimi okurum ;)

Şimdi son bildiğimi yazıp kapatıcam. O son dondurmayı yemeyecektim, midem bulanıyor hala!

Haaydi eyvallah!